Ekonomi, günlük yaşantımızın çoğu zaman görünmez fakat vazgeçilmez bir parçasıdır. Her sabah kahvemizi alırken, market alışverişi yaparken ya da sevdiklerimizle bir tatil planlarken aslında ekonomik dinamiklerin izlerini takip ederiz.
Fiyatların artışı, iş imkanları , gelir dağılımı gibi konular sadece ekonomik meseleler gibi görünsede, her biri bizleri bireysel düzeyde etkileyen unsurlardır.
Son dönemde Türkiye ekonomisinde yaşanan dalgalanmalar , günlük hayatımızı her zamankinden daha fazla etkiliyor. Döviz kurlarındaki dalgalanma, enflasyon oranlarının artışı, işsizlik ve yüksek yaşam maliyeti gibi konular artık günlük hayatımızn bir parçası haline geldi.
Sizlerin de bildiği çözümlerle birlikte, kendi bakış açımla Türkiye ekonomisini güçlendirebilecek önerileri derleyip bir araya getirerek sizlerle paylaşmak istedim.

— Üretim odaklı bir ekonomi modeline geçiş yaparak, ithalat bağımlılığını azaltmalıyız. Bu doğrultuda , tarım ve sanayi gibi sektörlerde üretimi artıracak teşvikler geliştirilmeli ve yerli üreticilere daha fazla destek sağlanmalıdır.
— İhracatın güçlenmesine önem verilmeli. İhracata odaklanmak, yalnızca ekonominin büyümesine katkı sağlamakla kalmaz; dış borç yükünü hafifletir ve döviz dalgalanmalarına karşı koruma sağlar. Türkiye’nin dünya pazarlarında daha rekabetçi hale gelmesi için teknolojiye dayalı , yüksek katma değerli üretime yönelmesi gerekiyor.
Peki , yüksek katma değerli üretim ne demek ?
Basitçe ifade etmek gerekirse , bir ürünün veya hizmetin üretim sürecine değer katan, yenilikçi özellikler ekleyerek piyasadaki değerini artırma sürecidir.Bu tür üretim , bilgi , teknoloji, tasarım ve kalite gibi özelliklere yoğunlaşır ve bu sayede üretilen ürün ya da hizmetin piyasada daha yüksek bir fiyata satılmasını sağlar. Elektronik , otomotiv, savunma sanayi gibi sektörlerde , ürünlerin içerdiği teknoloji ve yenilikler sayesinde bu katma değer artırılabilir.
Yerel ürünleri dünyaya tanıtmak ve marka değerini artırmak gerekir.

— Türkiye ekonomisinin güçlenmesi, aynı zamanda adaletin sağlanmasıyla da mümkün olmalıdır. Adalet , ekonominin temel yapı taşlarından biridir. Çünkü güvenli bir ortamda, hakların korunması ve fırsatların eşit dağıtılması yatırımcıları çeker ve toplumsal barışı sağlar. Hukukun üstünlüğü ve adil bir yargı sistemi , hem yerli hem de yabancı yatırımcılar için güven duygusu yaratır. Bu, ekonomik büyümenin sürdürülebilir olmasını sağlar ve toplumsal kalkınmayı hızlandırır. Ekonomik güç, adaletle büyür , çünkü her birey ve kurum, hakkını savunabildiğinde , toplumun geneli daha güçlü olur,
— Türkiye’ deki genç nüfusun güçlü bir potansiye sahip olmasına rağmen, işgücü piyasası ile eğitim sistemi arasındaki uyumsuzluk işsizlik oranlarını artırmaktadır. Gençlerin teknoloji, mühendislik , diğital dönüşüm gibi geleceğe yönelik alanlarda eğitim alması teşvik edilebilinir. Ayrıca mesleki eğitimin güçlendirilmesi, pratik becerilerin kazandırılması ve sektörlere özel eğitim programlarının uygulanması işsizlik sorununa çözüm sağlayabilir.
Ar-Ge yatırımlarının artırılması gerekir. Devletin , üniversitelerin ve özel sektörün birlikte çalışarak teknoloji üretimini artırması, katma değerli ürünlerin geliştirmesini sağlar. Üniversite- sanayi işbirlikleri güçlendirilerek bilimsel araştırmaların ekonomik değere dönüşmesi sağlanabilinir.
— Türkiye’de kayıt dışı ekonomi, vergi kaybı ve istihdam sorunlarına yol açıyor.
Kayıt dışılıkla mücadele ederek, devletin gelirlerini artırabilir ve vergi adaleti sağlanabilinir.
— Tarım sektöründe sürdürürebilir uygulamaların benimsenmesi ve çiftçilerin desteklenmesi, hem iç talebi karşılamayı hem de ihracatı artırmayı sağlar.
Su kaynaklarının doğru yönetimi, organik tarım tekniklerinin yaygınlaştırılması ve yerel tarım kooperatiflerinin desteklenmesi gibi adımlar, tarım sektöründe verimliliği artırabilir. Aynı zamanda, gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar azaltılarak enflasyon üzerinde de olumlu bir etki yaratabilir.
— Türkiye , enerjide dışa bağımlı bir ülke olduğu için enerji maliyetleri ekonomi üzerinde baskı yaratmaktadır. Enerji tasarrufunu teşvik eden projelere devlet destekleri sağlanabilir.
— Dijital altyapıyı güçlendirmek , e-ticaretin önünü açmak ve diğital hizmetleri teşvik etmek ekonomiyi canlandırabilir. Ayrıca , dijital beceri eğitimleri ile gençlerin dijital dünyada daha güçlü bir yer edinmesi, yeni iş alanlarının yaratılmasına katkıda bulunur.
— Türkiye’de finansal okuryazarlık oranının düşük olması , bireylerin tasarruf yapma ve yatırım yapma konusunda sınırlı bilgiye sahip olması anlamına geliyor. Halkın finansal bilincini artırmaya yönelik eğitim programları sağlanmalıdır.
— Yerel yönetimlerin ekonomik kalkınmada daha etkin bir rol oynaması, ülke genelinde dengeli bir büyümeyi destekleyebilir. Örneğin, her ilin kendi ekonomik özelliklerine göre yatırım cazibesi oluşturması, bölgesel kalkınmayı artırabilir. Bunun için yerel yönetimlerin kaynaklara erişimi artırılıp , kendi bölgesine uygun projeler geliştirmesi teşvik edilebilir. Böylece, şehirlerin potansiyeli daha iyi değerlendirilir ve ekonomik faaliyetler büyük şehirlerde yoğunlaşmak yerine ülke geneline yayılır.
Ekonomide atılacak her bilinçli adım, geleceğe dair umutlarımızı güçlendirecektir. Devlet, doğru politikalarla ekonomiyi yönlendirme sorumluluğunu üstlenmeli ve toplumsal refahı ön planda tutmalıdır.

Platon’ un dediği gibi , “ DEVLET İŞLERİ İÇTEN GELEN BİR SEVGİ ,EDEP VE OLGUN BİR KAFAYLA YÜRÜTÜLMEDİĞİNDE , BUNUN SONU KAÇINILMAZ OLARAK ÇÖKÜŞE VARIR.”
Platon ‘un bu sözü, devlet yönetiminde yalnızca güç ve çıkarların değil, ahlaki değerlere ve insanı değerlere de yer verilmesi gerektiğini ifade eder . Platon burada, devletin sağlıklı bir şekilde işlemesi için yöneticilerin sadece akıl ve stratejiyle değil, aynı zamanda vicdan, sevgi, adaletli olması gerektiğini vurgular. Aksi takdirde, devletin temelleri zayıflar ve çöküş kaçınılmaz olur. Platon’un amacı, yöneticilerin yalnızca çıkarları değil, halka ortak bir iyiliği, sevgi ve etik değerleri göz önünde bulundurması gerektiğini anlatmaktadır.